Biz tasarımlarımızı yaparken bir kadın hayal ettik. Aslı Pekçetin kadınını. Sade ama güçlü bir stile sahip, geçmişe bağlı, Kutsal olan değerlere ve yerlere tutkun, ōzünü kaybetmeden, modern yaşamı sindirmiş, teknolojiyi seven ve kullanan bir kadın. Bu kadın, düzenli ve detaylar konusunda takıntılıdır. Lezzetli ve mükemmel sofralar, mükemmel hediyeler hazırlamayı seven, yaptıklarını doğru atmosferle birleştirip sunumunu en güzel şekilde hazırlayan, aksi halde eksiklik hisseden bir kadın. Siyah giyen ama ruh haline gōre en az siyah kadar diğer renkleri de kullanmasını bilen bir kadın. Tarihin ayrıntılardan ibaret olduğunu düşünen felsefe ve Tasavvuf merakını hergün geliştirmeye çalışan, arşiv yapan, kitap okumaktan keyif alan siyaset ve politika ile ilgili bilgi birikimi yapmaya çalışan, değer verip sakladığı kendine ōzel eşyaları olan, zaman zaman bunları çıkarıp sevdikleri insanlarla paylaşmayı seven bir kadın. Zamanın çok değerli olduğunu yaşadığımız her anın, aldığımız her nefesin en ōzel zamanımız olduğuna inanan güçlü sert yapısının ardında çok duygusal bir kalp taşıyan ama mantık ve doğrusu ne diyorsa, onu yapan, bu konuda inatçı olan giyinmeyi çok seven ōzel şeyler üretmeyi ve ōzel olan şeyleri almaktan keyif alan bir kadın. Kısacası; içindeki çocuğu yaşatan, nev'i şahsına munhasır, kültürü, bilgi birikimi, stili ve zamansız giyim tarzı ile bulunduğu her yerde farkındalık yaratan bir kadın. İşte bu kadını düşündük ve biliyoruz ki bu kadın da bir yerlerde hep bizi aradı durdu. Şimdi buluşma zamanı...